II. Abdülhamid Han. kendisini kukla gibi kullanmak isteyen ve hatta suikast, ölümle tehdit eden ve devlete zararlı olabilecek kuvvetli ve nüfuzlu devlet adamlarını İstanbul’da tutmayarak onları uzak yerlerde görevlendirdi. İhtilal provaları içerisinde yer alan paşalar bile hapis ve ölümle cezalandınlmayıp, mevcut görevlerine eş görevlerle İstanbul dışına sürüldüler. Aleyhte olan işsiz aydınlar bile kendilerine memuriyet verilerek İstanbul’dan uzaklaştırıldı. Merhametinin çokluğundan düşmanlarını bile sıkıntı çekmelerine gönlü razı değildi. II. Abdülhamid Han, merhametinin çokluğu sebebiyle kanunlara uymayan ve bir görevden uzaklaştırılması gereken kişilere karşı sürgün politikası uygular, sürgünler, ekonomik yönden mağdur edilmez, kendilerine maaş bağlanarak sürülürlerdi. Bu tarz sürgünlerde bir kısmı hiçbir vazifeye sahip olmayan sadece bir maaşla ikamete memur edilir, birkısmı da memuriyetle gönderilirdi.
Peyami Safa’nın Babası İsmail Safa
Merhum Necip Fazıl’dan nakledelim; “Bizzat Peyami Safa’dan dinlediğime göre (Boer)lere İngilizler tarafından yapılan şiddetli zulümler üzerine bütün Avrupa İngilizler aleyhine ayaklanırken, babası şair İsmail Safa, birkaç edebiyatçı arkadaşıyla İngiliz Elçiliğine gitmiş ve aynı muamelenin Türkiye’ye yapılmasını sefirden istemişler… Bundan sonra Peyami Safa’nın değil, benim fikrim olarak söyliyeyim ki, vatana hiyanet çapında ve idamlık bir suç olan bu harekete karşı Abdülhamid, İsmail Safa’yı oğlu Peyami iki yaşındayken Sivas’a sürmüş ve ayda bilmem kaç altın maaş bağlayarak orada oturtmuş…İsmail Safa da, Sivas’ta veremden ölmüş…
-Vay. hain Abdülhamid benim babamı öldürdü!
Peyami’nin kanaati buydu ve benden bir gün su cevabı almıştı:
-Abdülhamid senin babanı öldürmedi, kesesinden besledi. Ben onunyerinde olsaydım, babanı astırırdım!.
Yine Peyami Safa’dan dinlediğime göre, Abdülhamid bu sürgün hakkında hesap soran İngiliz sefirine şöyle diyor:
-Siz burada yabancı bir devletin temsilcisi misiniz, yoksa beni murakabe etmeye memur bir fevkalade komiser mi? Huzurdan çıkınız ve bir daha böyle mevzular üzerinde benden görüşme istemeyiniz! Aynı hareket, İngiltere’de yapılsa acaba yapana nasıl bir ceza verirdiniz diye sormaya lüzum görmüyorum!
Peyami’ye bu naklinden sonra şöyle demiştim:
-Ne yazık ki, ben bunu bilmediğim halde Abdülhamid’i haklı görüyorum da sen, bile bile, onu takdir etmek için elinde en büyük vesika varken aleyhinde bulunduruyorsun!..
Peyami Safa, Abdülhamid aleyhtarları arasında en hafifi, en zararsızıdır; ve bu aleyhtarlıkta ruh haleti herkesde daima birbirinin aynıdır. Tek fikir ve hakikat kaygısı olmayan nefs ve şahıs kini…” (196)
(196- Kısakürek, Necip Fazıl “Ulu Hakan Abdülhamid Han s. 288)
Mehmet Aydın – İKİNCİ ABDÜLHAMİD HAN’IN LİDERLİK SIRLARI